15 Temmuz
hain darbe girişiminin
üzerinden 5 yıl
geçmesine rağmen;
sis perdesi
henüz kalkmış değil!..
Kafa karıştıran
soru çok!..
Darbe girişiminin
ilk günlerinde yazmış,
Adil Öksüz’ün
elini kolunu sallaya sallaya
serbest kalışının arkasındaki
gizemi sormuştum…
Adil Öksüz, birkaç gün sonra
Sakarya kırsalında
aranırken; onun Çankaya’da
büyükelçiliklerden birinde
olabileceğini de belirtmiştim…
Çünkü, bu darbe girişiminin
arkasında
kimlerin olduğu
belliydi…
Büyükada’da
o gece çoğunluğu CIA elemanı
olan grubun
toplantı yaptığı da
ortaya çıkmıştı…
Yunanistan’a
helikopterle kaçanlar, kimin kontrolünde
gitmişti…
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy
kumpas davalarının savcılarının
17-25 Aralık’taki
operasyonlarından sonra
yurtdışına kaçışlarında
kimler yardım etmişti?..
Bir yığın soru var!..
Çünkü, aydınlatılması gereken
konular, henüz
açıklığa kavuşmuş değil!..
Demokrasiye karşı yapılan
bir saldırının verdiği refleksle,
milli duygularımızı şaha kaldırdık;
ama meselenin özüne inemedik!..
Biliyorum, FETÖ’nün arkasındaki güç,
“kurcalama” diyor!..
Yoksa, işler karışacak
ve yıllardır yapılan
çalışmalar boşa gidecek!..
Yani o güç odağı,
meseleyi soğumaya almış durumda…
Tamam da gerçekten
masum olanların durumu ne olacak?..
Suçsuz olduklarını
anlatabilmek için
Özışık kardeşleri
tanımak zorundalar mı?..
FETÖ borsası haberini
ilk yapan Sabah Gazetesi’ydi…
Fiyat skalası bile vermişti…
Kim bu vatana hainlik yaptıysa ve yapıyorsa,
Allah bin türlü belasını versin!..
Ama ihaneti
iki dudak arasında değil,
iltisak ve irtibatları
belgeleriyle
adil biçimde ortaya koymak gerekirdi…
Olmadı, yapılamadı…
FETÖ’yü
“tabanı ibadet, ortası ticaret ve üstü ihanet”
diye tanımlayan Cumhurbaşkanı
Erdoğan bile
bu mücadelede yalnız bırakıldı…
Keşke, daha ilk zamanlarda
bu ayıklama işini,
hakkaniyetten şaşmayan
güvenilir uzmanlardan oluşturulacak bir
kurul belirleseydi…
O zaman aklımıza takılan o soruların çoğu,
cevap bulurdu…
Ne diyelim?..
Hamile kadınların
diğer çocuklarını elinden tutup meydanlara koştuğu,
yaşlı nine ve dedelerin
Türk bayraklarıyla
sokaklarda coştuğu,
“vatan” deyince de
tüyleri diken diken olan gençlerin
göğüslerini kurşunlara siper edip,
tankların önüne yattığı
o gece, bu millet adeta ölümü öldürmüştür!..
Tıpkı Çanakkale’de,
Dumlupınar’da,
İnönü’de, Afyon’da ve İzmir’de
olduğu gibi…
Bu topraklar için
canını feda ederek Hakk’a yürüyen
şehitlerimize
Allah’tan rahmet diliyor,
yaşayan gazilerimize de
minnetlerimizi sunuyorum…
Ve 15 Temmuz’ların bir daha yaşanmaması için
herkesin bundan ders çıkarması gerektiğini
tekrar ediyorum…
Yaşasın demokrasi!..