Gündemi iyi takip eden
dolandırıcılar,
her fırsatı
değerlendiriyor…
Eskiden de
vardı bunlar ama
şimdikiler,
daha organize çalışıyor…
Eskinin
yankesicileri de
gündemi yakından izler; daha çok...
Gündemi iyi takip eden
dolandırıcılar,
her fırsatı
değerlendiriyor…
Eskiden de
vardı bunlar ama
şimdikiler,
daha organize çalışıyor…
Eskinin
yankesicileri de
gündemi yakından izler; daha çok
miting, festival
ya da açık hava konserlerinde
faaliyet gösterirlerdi…
Bu yüzden her biri
günlük
gazeteleri iyi
takip ederdi…
Bir veya en çok iki kişi
işe çıkarlardı…
Şimdikiler daha organize, daha azgın!..
Bir bakıyorsunuz adamlar, “savcı” “hakim”
ve “polis” oluyor,
telsiz seslerinin
yükseldiği
sanal karakollar kuruyor…
Üç beş kişilik
ekipler…
Eskiler; savcı, hakim ya da polis lafını
duyduğunda
kaçacak yer ararken,
zamane dolandırıcıları,
öğretmen, doktor ve mühendis gibi
aklı başında insanları ürküterek
çarpıyor…
Balyoz ve Ergenekon davalarından sonra
FETÖ gözaltılarını fırsata dönüştüren
bu vicdansızlar,
“hakim, savcı ve polis” diye kendilerini tanıtarak,
çok can yaktı…
Azaldılar ama bitmediler elbette…
Şimdiki organizasyonlarını
koronavirüs üzerinden gerçekleştiriyorlar…
“Filyasyon ekibi” gibi davranıp, özellikle yaşlı insanların
evlerine giderek, soygun yapıyorlar…
Polis yakalıyor da ne oluyor?..
Birileri bana
sitem edecek ama
o geçmişte her birinin
lakabı olan
karakol başkomiserleri
olsaydı,
durum çok farklı olurdu…
Küçümsediğimden değil…
Polis, bırakın şüpheliye vurmayı
deyim yerindeyse yan gözle bile
bakamıyor…
Yasalar
var elbette…
Ama şimdi soruyorum…
Tek başına yaşayan yaşlı insanları
aldatarak
birikimlerini çalan
ya da aynı yöntemle
bankamatikten emekli maaşlarını
alan bu dolandırıcılar,
dayağı hak etmiyor mu?..
Geçmişte her şeyin bir raconu,
olmazsa olmazları
vardı…
Hor görülen
hırsızın da lanetlenen
fahişenin de…
Şimdi kim kimdir, belli değil!..
At izi, it izine karışınca
edebi, adabı ve hayayı kaybettik galiba…