https://youtu.be/oW9gGerqv2E
Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Demir,
seçildikten bir süre sonra
su zamları
nedeniyle
yoğun biçimde
eleştiriliyordu…
Ben de o günlerde,
“Suyun da bir maliyeti olduğunu” belirterek,
kayıp ve kaçakların
azaltılmasını ve bu faturanın
vatandaşın sırtına
yüklenmemesini istemiştim…
Bu yılın temmuz ayında da
“Kayıp önlenirse” başlıklı yazımda;
Demir’in seçim vaatlerinde
“Kayıp kaçağı önleyeceğim”
ifadelerini hatırlatarak,
“Samsun’da suda kayıp kaçak oranının
yüzde 35’ler civarında
olduğu belirtiliyor ama
oranın daha yüksek olduğunu sanıyorum”
demiştim…
Sayıştay’ın 2020 yılı
raporu, bu
tahminimi doğruladı…
Rapora göre, Samsun’da kayıp kaçak oranı,
yüzde 64’tü…
Sayıştay raporunda ilginç bir
not da dikkatimi çekti:
“2023 yılı
itibariyle yüzde 30 su kaybı oranına
ulaşılması için iyileştirme performansının artırılması gerekir”…
Bu sorunun nereden kaynaklandığını
anlayabilmek için biraz
gerilere gidelim mi?..
İl Özel İdaresi, Büyükşehir Belediyesi’ne
devredilmeden hemen önce,
İl Genel Meclisi’nde
yapılan açıklamada,
Samsun’da sadece 16 köyde
yeterli içme suyu
bulunmadığı belirtilmişti…
Yani, Samsun’da neredeyse susuz köy kalmamıştı…
İl Özel İdaresi’nin
kapanmasından kısa bir süre sonra
merkeze yakın mahallelerden
“suyumuz yok” sesleri yükselmeye başlayınca,
şaşırmıştık…
İlçe merkezlerinden de
sesler yükselmeye başlamıştı…
O zaman da
“Hani Samsun’da susuz köy yoktu”
diye sormuştuk!..
Milyonlarca lira harcanarak kırsal kesime
su getirildiğini
ifade edenlerin
yanlışı, işte böyle ortaya çıkmıştı…
Bazı uzak kesimlerde su borularını
bölgeye bırakıp gitmişlerdi…
Boruların da
daha sonra asbestli olduğu
iddia edilmişti…
Mesele, dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı
Yusuf Ziya Yılmaz’ın, “sussuz yerleşim yeri yok”
denilmesine karşın
kırsal kesime milyonlarca lira harcayarak,
sağlıklı içme suyu getirme çalışmasıyla
anlaşıldı aslında…
Madem Samsun’da susuz köy yoktu,
SASKİ neyin yatırımını yapıyordu?..
Yılmaz, İl Özel İdaresi’ni kamuoyu önünde
eleştirememişti…
Ne de olsa aynı partinin mensuplarıydılar…
Elbette, Yılmaz durumu sineye çekmek
zorunda kalmıştı…
Bu yaşananları
anlatmadan;
“Ben yaptım oldu” anlayışını
sürdürmekte ısrar eden
birçok projesi de bu yüzden yargıya takılan
Mustafa Demir’i,“kayıp-kaçak”
konusunda
eleştirmek haksızlıktır!..
En azından onun döneminde
kayıp-kaçakta yüzde 1 oranında
bir azalma vardır!..
Bu noktaya gelişin
en büyük nedeni;
İl Özel İdaresi’nin
yanlış uygulamalarıdır!..
Bir de “Büyükşehir yasası” ile
köylerin mahalleye dönüşmesi
sonucunda, vatandaşların
SASKİ abonesi yapılması
konusu vardır!..
Bazı yerleşim merkezlerinde vatandaşların,
kendi imkanlarıyla getirdikleri ve sadece elektrik parası ödedikleri
suya, bu yasa değişikliğinden sonra bir bedel ödemek
istemeyişlerini hesaba katmak gerekir!..
Bu sorunu çözebilmek
için önce kırsal kesimden
başlamak lazım ama seçim öncesi bunu yapmak
da hiç kolay değildir!..
O nedenle,
nasıl ki, Güneydoğu Anadolu’da
bazı bölgelerde kaçak elektrik kullananların
bedelini ödüyorsak;
Samsun’da da
kayıp-kaçak suyun
faturası,
bizlerin sırtına yüklenmektedir!..
Toplumdaki,
“asalak yaşam”
tutkusu,
yeni bir şey de değil üstelik!..
Türkiye’de, vergisini
ödeyenlere
“Kümesteki kazlar”
yaklaşımıyla bakan
bir zihniyetin
geliştirdiği anlayışın
sonucudur bu aslında…
Öyleyse, “Abalıya vurmaya” devam!..