Samsun; yıllar içinde Afganistan, Irak, Suriye ve İran’dan gelen mültecilerle adeta “Küçük İstanbul” olmuştur… Özellikle Suriyelilerle başlayan “gettolaşma” giderek büyürken, bu durum şehrin sosyal yapısına yansımıştır!.. Mülteci çocuklarının birçoğunun Samsun’da dünyaya gelmesiyle bu değişiklik, yansımayla kalmayacaktır… Bu insanların hiçbirinin memleketlerine döneceklerini sanmıyorum… Mesele o değil!.. Mülteciler arasında özellikle de Suriyelilerin kendilerine has kurdukları ekonomik ve sosyal düzendir!.. Ağabali Köprüsü’nden Çiftlik Caddesi’ne uzanan güzergah, bunun en çarpıcı örneğidir!.. Bu insanların devren satın aldıkları işyerlerinin tabelaları Arapçadır… Bu doğaldır elbette ama tabelalar Arapça ağırlıklı olunca, iş değişir!.. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uyarılarına rağmen ne kimse bunu dikkate alıyor ne de gereğini yapıyor… Mültecilerin seçilmiş bölgelerde yoğunlaşmaları, birbirlerine sahip çıkma refleksiyle oluşuyor… Bütün dünya şehirlerinde de durum böyle… Endişem, bu yapılaşmanın ABD başta olmak üzere birçok Avrupa kentindeki gibi yaşadıkları ülkenin değil “getto kuralları”nın geçerli olduğu mahallelerin oluşmasıdır… Bunun asayişin yanı sıra, başka tehlikeli boyutu da vardır!.. Ne Suriyeli ne Iraklı ne de başka ülke insanının düşmanıyım… İnancım da fikriyatım da buna karşıdır!.. Amacım, huzur ve güvenle yaşadığımız bu şehirde gelecekte yasadışı yapılaşmalara malzeme verecek oluşumların önünün şimdiden kesilmesine katkı vermektir!.. Çünkü, geç kalındığı taktirde, sadece Samsunlular değil, onlar da huzursuz olacaktır!.. Şimdi de başımızda yeni bir Afgan mülteci sıkıntısı var… Aile içinde bile birlikte yaşamanın kuralları vardır ve bu bozulduğunda; aynı anne ve babanın çocukları arasında dahi bir çatışma çıkar!.. Meramımı bilmem anlatabildim mi?..