Bu ülkedeki siyasi gelişmelerin sonuçlarını doğru değerlendirmek için yurtdışı kaynaklara bakmak gerekir!.. Çünkü, bu ülkede görünene göre yorum yapmak, aldatıcı olur!.. Bunu bizzat yaşadım!.. Hatırlanacağı gibi, 2004 yılında “KKTC’yi izolasyondan kurtaracak” diye Annan Planı’nı, kabul ettik!.. Kıbrıs Rum Kesimi’ndeki referandumdan ise “hayır” oyları daha çok çıktı… Ne oldu sonra?.. Denktaş gibi bir kahramanı, siyaseten yok ettik!.. Böyle olunca, KKTC’ye verilen vaatler yerine getirildi mi?.. 2008 yılında Avrupa Birliği, benim de aralarında bulunduğum bir grup gazeteciyi Brüksel ve Stockholm’e davet etmişti… Orada, Avrupa Parlamentosu başta olmak üzere birçok ziyaret ve görüşmelerde bulunmuştuk!.. O görüşmelere ilişkin yorumlarımı daha önce Haber Gazetesi’nde yazmıştım… Bazı görüşmeler nedense “off the record” yani yazılmaması koşuluyla yapılıyordu… Hani, anlattıklarında “sır” sayılabilecek bir şey de yoktu… Bir görüşmede, “Annan Planı”nı kabul etmeyen AB üyesi Kıbrıs Rum Kesimi’ne bir yaptırım olmadığı halde, KKTC’ye uygulanan izolasyonun hala kaldırılmadığını söyledik!.. Bize, Kıbrıs Rum Kesimi’nin AB ülkesi olduğu ve Türkiye’nin bu ülke için limanlarını açmamasının, sorun teşkil ettiği ifade edildi… Bu haksızlık karşısında bir anda milli duygularımız şaha kalktı… Öyle yüklendik ki, tercüman bile tercüme etmekte zorlanıyordu… Asıl dertleri demek ki buydu… Annan mannan hepsi yalandı!.. O sırada ilginç bir şey daha söylendi: “Sizinkiler; buraya gelince başka, ülkelerine dönünce başka konuşuyor”… Şaşırmamıştık, tarihte örnekleri vardı… Aklıma, rahmetli Kamran İnan’ın Dışişleri Bakanlığı döneminde yaşadığı konuları ele aldığı “Hayır diyebilen Türkiye” kitabında anlattıkları geldi… Yabancı dil bilmedikleri halde, yurtdışına anlaşmalara imza atmak için gönderilen üst düzey bürokratlar!.. Bugünleri anlayabilmek için herkesin okuması gereken bir kitap!.. AB ziyaretindeki anekdodu niye mi anlattım?.. Başkanlık seçimlerinden önce Biden, AK Parti iktidarı için olumsuz ifadelere yer vermiş, “Erdoğan darbe ile değil, seçimle değişmeli” demişti… Bu sözler, “Türkiye’nin iç meselelerine karışmak” olduğu için öncelikle iktidar tarafından haklı bir tepki görmüştü… O günden beri Erdoğan-Biden arasında soğuk rüzgarlar esti!.. NATO toplantısı öncesi Macron, Merkel ve Miçotakis ile Erdoğan’ın gerçekleşen temasları, Biden’le görüşmesi öncesi nabız yoklamasıydı… Böyle olunca, her iki taraf da masaya rahat oturdu… Yoksa, işin içinde “Taş devrine dönmek” vardı!.. Erdoğan, aklını peynir ekmekle yememişti ya!.. Satranç masasında yapacağı yanlış hamlenin sonucunda başına ne geleceğini biliyordu… Şimdi, Türkiye’nin verdiği sözlerin yerine getirilip getirilmeyeceği beklenecek!.. Bu süreç, aynı zamanda iç siyasetin de yönünü belirleyecek!.. Erken seçim gibi… Ne demiştik?.. Görünen gelişmeler zahiridir!.. Aldatıcı olabilir!.. O yüzden zarfa değil, mazrufa bakmak gerekir!.. Ülkenin işi, bu süreçte hiç de kolay değil!.. Allah; bu millete ve devlete zeval vermesin!..