https://www.youtube.com/embed/-wE1aqac4Hc

Milli Eğitim Bakanı
Ziya Selçuk'un
meslek lisesi
öğrencilerinin sadece okulda teorik ders alarak değil, sahada çalışarak
yetişmesi gerektiği
açıklamasını
okuduğumda;
deneyimli eğitim yöneticisi, BAU Global
Başkanı
Enver Yücel'in,
uzun süredir
ifade ettiği, hatta biraz daha ileriye taşıdığı
eğitim
sistemi
aklıma geldi…
Enver Yücel de
aynı Ziya Selçuk
gibi
mesleklerinde
zirveye ulaşmış
ustaların da
derslere girmesi gerektiğini söylemişti…
Hayatın içinde
yaşayarak öğrenmek
bir başkadır…
Mesela, hangi öğretim görevlisi
ya da üyesi,
bir usta gibi pratiğe sahiptir?..
Hangi öğretmen ya da öğretim üyesi
bir inşaat ustası kadar
demir bağlamayı, kalıp çakmayı ve
çimento hazırlamayı
bilebilir?..
Ya da motorun sesini
dinleyerek
arızayı bulabilen
"alaylı" usta kadar,
deneyim sahibidir?..
Ziraat fakülteleri de
öyle…
Bizden de örnek verelim…
Hangi iletişim fakültesinde
öğretim üyesi,
hayatın içinde
yetişmiş bir gazeteci kadar
deneyim sahibidir?..
O öğrencileri de gördük işte…
Adliye kapısında
sanık fotoğrafı çekerken,
sert bakışlar karşısında
titreyen elleriyle
deklanşöre basamıyor…
Öğretmenler, öğretim görevlisi ya da öğretim üyelerine
ihtiyaç yok, demiyorum…
Onlar, dünyadaki gelişmeleri
izleyerek teorik olarak
aktaracak…
Dediğim şey; teori ile pratiğin
harmanlanmasıdır…
Bunu, Köy Enstitüleri gerçeğinde
yaşarak öğrenmiştik!..
Kendi okullarını inşa eden, kendi ihtiyaçlarını
ekip biçen, ekmeğini fırından çıkaran,
okulun
alet edevatını
yine kendileri üreten
ve her biri bir enstrüman
çalabilen öğrenciler vardı…
Şimdi öyle mi?..
Milyonlarca lira harcanan
devasa betonarme
binalarda,
hayatın içinden uzak
eğitim sisteminde
başarılı olamadık…
Geçenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan da
eğitimde "Batı kopyacılığı"na
boşuna değinmedi…
Eğitim sisteminde,
yerelden evrenselliğe giden
bir yolu tercih etmediğimiz sürece,
ezbercilikle
bir yere varmak mümkün değil…
Enver Yücel de 40 yılı aşan
eğitim yöneticiliği
sürecinde, bizzat yaşayarak
eksikliği gören ve bundan
yakınan
bir ülke sevdalısı olarak
çare arıyor, öneri sunuyor ve
farklılık ortaya koyuyor…
Zaten, 12 yıldır Bahçeşehir Üniversitesi'nde "coop sistemi" ile öğrencilerin
henüz mezun olmadan sektördeki profesyonellerle buluşmasının
nedeni de bu…
Bu çalışma sisteminde,
üniversite 3 bin 500 şirketle
partner durumda…
Bu sayede,
birçok öğrenci, hem işi sahada öğreniyor
hem de mezun olmadan
iş bulma imkanına kavuşuyor…
Doğru olan bu işte…
Bir başka gerçek
daha var…
Mesela; hayatında eli-ayağı toprağa değmemiş
bir genci, sırf "üniversite mezunu olsun" diye
ziraat fakültesine göndermek ve
sonra da
sevmediği bir eğitimi alan o kişiden
başarı beklemektir…
Memleket, işini sevmeyip,
başka alanlarda iş yapan ya da arayan
üniversite mezunlarıyla dolu…
Yazık günah değil mi
bunca emeğe?..
Dedim ya gerçeği herkes biliyor…
Yoksa, Cumhurbaşkanı Erdoğan da
"kopyacı-ezberci" eğitim sisteminden
yakınır mıydı?..
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk,
eğitim sektörünün içinden gelen biri olarak,
bu değişime tüm paydaşlarla birlikte
öncülük ederse,
adını tarihe yazdırır
ve Türkiye,
geleceği yakalar!..
"Üreten Türkiye" olmak için
önce üreticiyi yetiştirmek
gerekmez mi?..