1970’li yılların sonlarıydı… Türkiye’de TRT’den başka TV kanalı yoktu!.. O yıllarda, bir siyasi tartışma programı izlemiştim… Katılanların isimlerini hatırlamıyorum ama siyasiler arasında geçen diyaloğu hiç unutmadım!.. Konu, vatandaşın geçim derdiydi… Programda, muhalif siyasetçi, iktidar mensubu vekilin toz pembe bir tablo çizmesi karşısında şöyle demişti: “Siz pazara alışverişe çıkmıyorsunuz herhalde”… O da “Ben değil, hanım pazara gidiyor” cevabını vermişti… Bugün de hayat pahalılığının hangi noktada olduğunu; tencereyi kaynatan kadınlar, daha iyi biliyor… Şimdilerde sadece pazarda değil, her yerde fiyat artışları tartışmasız olarak ortada… Akaryakıt, doğalgaz, elektrik ve su zamları bir yana; gıda fiyatlarındaki anormal yükseliş karşısında yaşanan mağduriyet de gün geçtikçe artmakta… Bu durum, sadece muhalefetin değil, iktidarın da gündeminde… Denetimler yaparak bu işin önüne geçmek önemli ama esas yapılması gereken şey, emekliler ile çalışanların maaş ve ücretlerinde bir artışa gidilmesidir… Sadece emekli, memur ve işçi değil; toplumun her kesiminden yükselen bir şikayet var… Pandemi süreciyle birlikte ABD başta olmak üzere hemen her ülkede ciddi biçimde bir enflasyon söz konusu ama fiyat artışları bizdeki gibi büyük boyutta değil!.. Bu millet, böyle dönemlerde her zaman fedakarlıklar yapmıştır… Ancak, işin tehlikeli tarafı; vatandaşın hayat pahalılığının önleneceğine dair umudunu zaman içinde yitirmek üzere olmasıdır… Bu da toplumda sosyopsikolojik travmalar yaratmaktadır… O yüzden derim ki, içinde bulunduğu bu olumsuz tabloda, toplumun direncini artıracak söylemlere ihtiyaç vardır… Lafın karın doyurmadığını biliyorum elbette… Ne var ki, karanlık senaryolarla umudunu kaybedenlerin sonuçta her şeyini kaybedeceğini de biliyorum… Bugünler de geçecektir!.. Yeter ki, Allah; bu devlete ve millete zeval vermesin!..