https://youtu.be/RNMgwxrY42M

"Neden, nasıl, niçin"
diye sormayın,
"kader" bu işte...
Ne kadar çabalarsan çabala,
ne kadar uzaklaşırsan uzaklaş,
ne kadar "olmaz" dersen de;
bir şey yaşanacaksa, yaşanıyor...
Yani, kaderin seni
buluyor...
Gazetemizin eski genel yayın yönetmeni
Okan Aralan kardeşimizin
babası, bizlerin de ağabeyi olan
Sefa Aralan'ın
"kader" dedirten
Hakk'a yürüyüşünün
acı
öyküsünden söz etmek istiyorum...
Sefa Abi,
koronavirüs salgını
nedeniyle yaklaşık 9 aydır evinden
çıkmayan biriydi...
Kronik hastalıkları vardı, yaşı da ilerlemişti...
Yani risk grubundaydı... 
O acı güne kadar,
hayatı eve sığdırmıştı...
20 gün kadar önceydi, beyin kanaması sonucu
genç yaşta kızını kaybetti...
Ve bir baba olarak,
yavrusunu
kara toprağa vermek için
evinden çıktı...
Evlatlarına
düşkünlüğüyle
herkesin gıpta
ettiği
Sefa Abi,
cenazede taziyeleri kabul etti...
Seveni çoktu...
Cenaze kalabalıktı...
Ne olduysa,
işte o gün cenazede
oldu…
'Sefa Abi'nin
yaşı 80'in üzerindeydi ama
fiziken belli etmiyordu...
Dinçti, bakımlıydı...
Cenaze töreni
sırasında
dikkat etmesine
rağmen
lanet olası
virüs, ona bir biçimde bulaştı...
OMÜ Tıp Fakültesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi'nde
tedavi altına alındı...
Bir ara düzelir gibi oldu,
mutluydu. Yatağından el bile salladı
sevdiklerine...
O fotoğrafı çeken
ne bilecekti,
o ellerin
aslında bir
"Allah'a ısmarladık"
olduğunu...
Ne kadar sakınırsa sakınsın,
ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın,
kaderinden kaçamıyor hiç kimse...
Bu da öyle bir şey işte...
Sefa Abi, Samsun'un, "Canlı hafızaları"ndan
biriydi...
Şehrin 60-70 yıllık sosyal hayatıyla ilgili
birikimi, roman olacak türdendi...
Bir kısmını yazmıştı, 
bir kısmını da dinlemiştik!..
Hiç unutamam!..
Bu şehrin ihtiyar delikanlılarının
anılarından silemediği,
bizlerin de
onun sayesinde
öğrendiği, "Samsun kabadayıları"
yazısı vardı...
Güçlü kalemi
ve akıcı üslubuyla
Odun Pazarı, Unkapanı, İstasyon, Cedit mahallelerinin kabadayılarını; 
Matan Adem'i, Kör Şükrü'yü, Glava Mustafa'yı,
Madrabaz Ziya'yı,
Şapkacı Mahmut'u, Gırtlak Ahmet'i ve Baba Ahmet'i onun yazısından
bir solukta okumuştuk...
Sefa Abi, o insanları
yaşadıkları olayları
ve mertliklerini dile getirmişti...
Kolpacı mafya bozuntuları ile
bu kabadayıların
karıştırılmamasını da sıkı sıkı tembih etmişti...
Bu insanlar başkaydı
Sefa Abi, bu kabadayıların,
haksızlığa tahammül etmediklerini
ve güçsüzleri koruduklarını da 
ifade etmişti...
"Kabadayı" bu demekti zaten!..
Biliyorum, o neslin insanları
sevgi ve saygıyla büyümüştü...
Sefa Abi de o güzel neslin
"anıt isimleri"nden biriydi...
40 yıla yakın abi-kardeş ilişkisinde,
bir kere
bile yüksek sesle konuştuğunu
görmemiştim...
Biriyle tartışıp, bağırıp çağırdığını
da...
Çünkü, Sefa Abi
"diplomat" yapısıyla
buna izin vermez;
tatlı dili,
sorunların kilidini
sihirli bir anahtar gibi açardı...
En öfkeli insanlar
bile onun naif yaklaşımında
sakinleşmişti...
Yapıcıydı o, yıkıcı değil!..
Takdir-i ilahi
karşısında
diyecek söz yok!..
Samsun; bir beyefendiyi,
bizler de bir güzel
ağabeyi kaybettik...
Başta Okan Aralan kardeşimiz olmak üzere,
ailesi ve tüm dostlarına başsağlığı
diliyorum...
Mekanı cennet olsun!..