Rizeli olup da normal hayat şartları içinde karşılaştığı sorunları, kıvrak zekasıyla çözümlemeyenine çok az rastlamışımdır!.. O yüzden, Rize kırsalının dağ başlarında bulutlarla komşuluk yapan ile kent merkezinde şehirli yaşamın gereğini yerine getirenin “pratik zeka” açısından birbirinden pek farkı yoktur!.. Çünkü, her birinin zekası, mükemmel kodlanmış bir bilgisayar programı gibidir… Bilgisayar, kul işidir; onlarınki de “Allah vergisi”dir!.. O zeka; rahmani de şeytani de çalışabilir!.. Mesela, Ekrem Orhon’un adını duydunuz mu hiç?.. Karadeniz Bölgesi’nde 1960’lı yıllarda deniz dolgusunu ilk akla getiren ve “Denizi kara, karayı para yapan adam” o dönemin rahmetli Rize Belediye Başkanı Ekrem Orhon’dur… Bu proje, Rize’ye araziden çok fazlasını kazandırmıştır!.. “Zeka” budur işte… Geçenlerde, Rizeli gençlerden birinin kolay çay toplama düzeneği icat ederek, çekilen çileleri asgariye indirdiğini okumuştum… Üreticiler, yorulmadan çaylarını kolaylıkla toplayabilecekti artık!.. “Google Amca”ya sordum “Başka ne var?” diye… Karşıma yine “ince zeka” ürünü bir proje çıktı… Rize’de 3 binadan oluşan bir sitenin sakinleri, yapılacak yangın merdivenlerinin maliyetini yüksek bulunca; ilginç bir yola başvurdu. Üç bina, çatıları üzerine kurulan köprülerle birleştirildi. Her bir bina, tehlike anında diğerinin kaçış yolu haline getirildi… Bu pratik çözüm değil de nedir?.. Yine, Rize’nin Kalkandere İlçesi’nde yaşayan Ali Rıza Yıldız ve eşi Harbiye Yıldız çifti, 25 yıl önce inşaat halindeki evin malzemesini taşımak için yaptıkları raylı sistemi, şimdi ulaşım aracı olarak kullanıyor… Bu da “zeka” işidir!.. Koronavirüsün yoğun olduğu dönemde, İstanbul’daki dükkanlarını kapatıp Rize’deki Aşıklar Köyü’ne gelen iki kardeş, köy yolunu dükkanlardaki gibi kepenkle kapatıp giriş ve çıkışları kontrol altına alarak, bulaşın önünü kesmişti… Yolu kepenkle kapatmak, kimin aklına gelirdi?.. Ve bizim gazeteci Ali Orhan’ın babası, rahmetli “Vatandaş Mustafa” Fırtına Vadisi’ne kurulmak istenen HES’lere karşı mücadelesinde, kendine has üslubuyla bütün Türkiye’yi adeta ayağa kaldırmıştı… Ona çevreyi savunduğu için “Komünist” demişlerdi ama o iyi bir ülkücüydü… Pasta ustası Mustafa Orhan, keskin zekasıyla tek bir insanın dahi inandığında neler yapabileceğini göstermişti… Rize’de teleferikleri, eski evlerin üzerine yapılan binaları, yürekleri ağza getiren yüksek kayalara inşa edilen yapıları ve derelere kurulan minik santralleri yazamıyorum… Çünkü o kadar çok ki, bu köşeye sığdıramam!.. Rizeli; her zaman tabiat şartları ne olursa olsun, hayatı kolaylaştırmanın bir yolunu bulmuş ve ilginç çözümüyle de medyada haber konusu olmuştur!.. Amacım, Rize’nin ekonomik, sosyal ve siyasal yapısını yazmak değil… O zaman rahmetli Mesut Yılmaz’ı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı atlamak olmazdı!.. Amacım, son günlerdeki açıklamalarıyla Türkiye’yi sarsan “yeraltı dünyası”nın ünlü isimlerinden Sedat Peker’in kısa zamanda milyonlarca insan tarafından takip edilerek bir sosyal medya fenomeni olarak ortaya çıkmasındaki “genetik zeka” ürünü stratejisiydi… Peker; işte bu yüzden akıl dolu hamleleriyle adeta bir taşla üç- beş kuş vurmuştur!.. Çünkü, bundan sonra Sedat Peker’i öldürmeye ya da yaralamaya kalkışanlar, olayın faili olarak “şüpheli” konumunda olacaktır!.. Ve böyle bir durum da kamuoyunda, “Peker’i susturmak istediler” algısı yaratacaktır!.. Yani, bundan sonra Sedat Peker’in başına kazara damdan bir saksı düşse, kamuoyunda algı böyle gelişecek, “şehir efsaneleri” üretilecektir!.. “Allah vergisi” Rizeli zekası bu işte!.. Haklarında korkunç iddialarda bulunduğu insanlara kendini ve ailesini koruma altına aldırmak, “zeka” işidir!.. Ne var ki, organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in bu hamlesinin rahmani mi yoksa şeytani mi olduğunu da zaman gösterecektir!.. İftira atan da yolsuzluk yapan da dahası yasalar önünde kim suçluysa günün birinde yargı önünde hesap verecektir!.. Tıpkı, Kenan Evren’in 98 yaşında yargılandığı gibi…