Dün, ilginç bir
sosyal
medya paylaşımı
gördüm…
11.Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül,
görev yaptığı 7 yıllık süreçte,
30 Ağustos Zafer Bayramı
kutlamalarında 5 kez
hastalanarak,
Anıtkabir ziyareti
yapmamış!..
Bu paylaşımda,
“her 30 Ağustos’ta
rahatsızlanan
Gül’ün, bu haliyle
dünya tıp literatürüne
adını yazdırdığı”
ifadesi var…
Hastalığın adı da
MBA “Milli Bayram Alerjisi”…
Öncelikle, Allah’tan
acil şifa diliyorum…
Ne var ki, bu durumun
asla tesadüf olmadığını da
biliyorum…
Hal böyle olunca,
Atatürkçü söylemlerle,
AK Parti’yi eleştiren
Millet İttifakı’nın,
Cumhurbaşkanı adayı olarak
Gül’ün adını
zikretmesine de anlam veremiyorum…
Sırf muhafazakarların
oyunu almak için
yapılacak bu hamle,
bana Ekmeleddin
İhsanoğlu’nun adaylığını hatırlattı…
CHP, Atatürk’e düşmanlığı olan
bir babanın MHP’li oğlunu,
o dönem birlikte muhalefet edilen
MHP’ye “Cumhurbaşkanı adayı” olarak teklif etti…
Bu nasıl bir tezgahtı
anlamak mümkün değildi ama
işin içine
“ABD görevlisi”
Kemal Derviş’in adı karışınca,
denklemi çözmek kolaylaşıyordu…
Çok sayıda tanıdığım CHP’li, bu yüzden
Ekmeleddin
İhsanoğlu’na
oy vermemişti…
Abdullah Gül’ü,
Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan’ın
karşısına çıkarmak isteyenlerin
bir hesabı var elbette…
Ancak, Millet İttifakı,
amiyane tabirle bu dolduruşa gelirse,
muhafazakar kesimin
oyunu almak isterken,
neleri kaybedeceklerini
de hesap etmek zorundadır!..
Buna, “Dimyat’a pirince giderken,
evdeki bulgurdan olmak” denir!..
Bugün yaşanan
sıkıntının kaynağı
“lider sultası”dır!..
Milletvekillerini
ve belediye başkanlarını
halka rağmen
belirleyip,
sonra da demokrasi üzerine
ahkam kesenler,
gerçek takiyyecidir!..
Yok böyle bir şey!..
Bu ülkede ne insanlar, liderlere yakınlıkları
nedeniyle milletvekili ve belediye başkanı yapıldı…
“Görmemiş oğlu” misali,
davranışlarla bu ülkenin
kazanılmış değerleri,
har vurup harman savruldu…
Bisiklet alacak parası
olmayan adamlar,
“Karun” gibi oldu…
Vatandaş bunu
görmüyor mu?..
Bu ülkede, “demokrasi”nin
önünü tıkayan
birtakım uygulamaların
ana kaynağı,
liderlerin
“Ben yaptım oldu” mantığıyla
“değişmezliği” üzerine
kurulan siyasi partiler
kanunudur!..
“Değiştirelim”
diyenler
samimi değil!..
Çünkü, gücü kaybetmek
istemiyorlar!..
Bu ülkede, isimler değil,
sistem tartışılırsa,
taşlar yerine oturur!..
Hz. Mevlana ne güzel demişti:
“Ağaca dayanma çürür,
insana güvenme ölür”...