Türkiye’deki darbe, muhtıra ve ihtilal girişimlerinin asıl nedeni; ABD başta olmak üzere uluslararası sermayenin önünü açmak, kazançlarını artırmaktır!.. Geçmişe, şöyle bir göz atalım mı?.. 27 Mayıs 1960 ihtilali; ABD-Rusya arasındaki “soğuk savaş yılları” olarak nitelendirilen bir dönemin başında gerçekleşmişti… O zaman “Niye 27 Mayıs?” diye sormak gerekir!.. ABD, çeşitli adlarla yardım yaparak, Sovyet Rusya’ya karşı yanında tutmak istediği ve yiğit askerlerini gerektiğinde savaşa yolladığı Türkiye’nin, “can düşmanı” ile yakınlaşmasına izin veremezdi… Bizi üretmeye değil tüketmeye alıştıran yardımlarının nedeni de buydu… Böyle gitmiyordu ve Menderes, tarımsal sanayide atılım yapmak istiyordu ve ABD’den kredi talep etti… ABD Başkanı Roosevelt, 300 milyon dolarlık kredi talebinde bulunan Menderes’e “Hayır siz, NATO ülkelerinin tarım ihtiyacını karşılayacaksınız” diyerek, ret yanıtı verince; rahmetli Menderes de yönünü Rusya’ya çevirmişti… Rusya, sebze ve meyve karşılığında Türkiye’de tarımsal sanayiyi geliştirecek yatırımlar yapacaktı ve temmuz ayının başında Moskova’da imzalar atılacaktı… Bu, bölgede ABD’nin sonu demekti, Türkiye gibi büyük bir gücü kaybedecekti… ABD, ne yapması gerektiğini biliyordu… NATO’ya göbekten bağlı TSK, harekete geçirildi 27 Mayıs İhtilali gerçekleşti… Kıyma makineleri, gençlik hareketleri, vatan cephesi; don, atlet, fanila işin bahanesiydi… 12 Mart 1971 Muhtırası da ABD çıkarlarıyla ilişkilidir… Demirel’in, ABD’nin “haşhaş” üretimini kısıtlama talebine ret yanıtı vermesiyle TSK’dan muhtıra gelmiştir… O dönemde sağ-sol çatışmaları değil, ABD ve İsrail’e yönelik itirazlar vardı… ABD, bu muhtıradan tam sonuç alamayınca; başka bir sürecin hazırlığına girişti. Çünkü, 24 Ocak kararları da küresel sermayeyi tatmin etmemişti… Türkiye, tepsi içinde sunulacak ama toplumda buna karşı çıkacak hiçbir güç olmayacaktı… Siyasi partileri, STK’ları ve bilinçli bir toplumu susturmak için ihtilal tek çareydi… Alevi-Sünni ve sağ-sol çatışmalarının fitili ateşlenmişti… Ülkede silah kaçakçılığını belgeleyen gazeteci Abdi İpekçi, “milliyetçi” diye tanımlanan biri tarafından katledilmişti. Diğer taraftan gümrük kapılarında her türlü yolsuzluğu önlemek için büyük mücadele veren MHP’li Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak’ı da sözüm ona “oligarşiye karşı” olduğunu iddia eden bir solcuya öldürtmüşlerdi… Bu ne yaman çelişkiydi?.. İki maşanın siyasi kimliği, sağ-sol çatışması için adeta bir katalizördü… Gençler, öğretmenler, gazeteciler, yazarlar, siyasiler, bilim insanları, polisler, askerler ve iş insanları öldürülüyordu… Ortalığı kan gölüne dönüştürenler, “kardeş kanını durdurmak” istemişti… Komedi gibi ama 12 Eylül’e hepimiz inanmıştık!.. ABD’den yükselen “Bizim çocuklar” ifadesi olmasaydı, belki hala da bu dolmayı yutacaktık… “Devletin yanındayız” diyen sağcılar ile “devletin bu yapısına karşıyız” diyen solcular, aynı cezaevlerinde işkenceye maruz kalmıştı… Yaşı büyütülüp idam edilen bir gencin yanı sıra; sağdan, soldan onlarca insanı, “Beslemek” yerine asmayı tercih etmişlerdi… 28 Şubat da küresel bir operasyondur aslında!.. Her darbe ve muhtıra gibi onun da bir bahanesi olmalıydı… O yıllarda cadde ve sokaklarda kalabalıklar halinde dolaşan sarıklı-değnekli tipler, Fadime Şahinler ve Ali Kalkancılar nereden çıkmıştı?.. Türkiye’nin birçok yerinde provokatif eylemler vardı… Rahmetli Erbakan’ın sıradan sözleri bile abartılarak medyada yayınlanıyordu… Başbakanlıkta birtakım din adamlarına verilen iftar yemeği öncesi görüntüyle Erbakan’ın fişi çekilmişti… O günkü görüntüleri nefretle kınayanlar, bugün fazlasını gördüklerinde ne tepki veriyor, merak ediyorum… Erbakan’la helalleşmeleri gerekmez mi?.. 28 Şubat postmodern darbesinin nedeni de aslında ekonomikti… Rahmetli Erbakan, “havuz sistemi” kurup, devletin kurumlarının parasını yüzde 7 ile alıp, sonra da bunu yüzde 80’lerle yine devlete faize verenlerin önünü kesmişti… Erbakan, ülkenin kanını sülükler gibi emenlere yedireceği parayı, devletin işçisine memuruna vermişti… Hatırladınız değil mi?.. Ve 15 Temmuz… NATO’ya bağlı TSK’nın içindeki bazı unsurlar devredeydi… ABD, “Ben bu işte varım” diye adeta bas bas bağırıyordu… O gece, Büyükada’da CIA ajanlarının ne işi vardı?.. Devletin başındakiler, TV’lere çıkıp, Amerika’nın adını da boşuna zikretmemişti… Türkiye’de hiçbir güç, ABD’nin bilgisi dışında böyle bir girişimde bulunamazdı… Amaçları neydi?.. Bu sorunun yanıtı, Menderes- Rusya ilişkilerinde aslında… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ABD’nin karşısında devasa bir güç olan Rusya ve Çin’in içinde yer aldığı “Şangay Beşlisi”nden söz edip, Rusya ile ilişkilerini geliştirmesi, rahatsızlık vermiş olabilir miydi?.. ABD’nin tüm çabalarına rağmen Türkiye’nin İran’la ilişkilerini bozmak istememesi de akıllara gelir mi?.. ABD’nin itirazlarına rağmen, Suriye’ye binlerce TIR silah ve mühimmat indirdiği terörist PKK ve PYD’ye, Türkiye sınırına paralel Akdeniz’e bir koridor açtıramayışının kuyruk acısı da olabilir mi?.. ABD, S-400 füzeleriyle ilgili gelişmeleri bilmiyor muydu?.. Üst akıl, önce kumpas davalarla TSK’yı hırpaladıktan sonra tasarlanan ihtilalin kilometre taşlarını döşemeye başlamıştı… Önleri açıktı ama Allah düzeni bozdu… MİT Başkanı Hakan Fidan’ı da harcasalardı, iş tamamdı. Hakan Fidan’ı sürekli olarak “İran ajanı” diye suçlamalarının nedeni; onu toplumda itibarsız hale getirmekti… Yani, TSK içindeki operasyonun en alasını, MİT’te de yapacaklardı… KCK davalarında örgüt içine yerleştirilen MİT elemanlarının isimlerinin açığa çıkarılıp, onların infaz edilmeleri de bu operasyonun bir parçasıydı… Ne günler yaşamıştık!.. At izi it izine karışmış; millet, sisler bulvarında kaybolmuştu adeta… “İhanet” takımındaki hainlerin çoğu kaçmış; ihale, ticaret ve ibadet grubuna kalmıştı… Nerede o FETÖ’nün ünlü savcıları, gazetecileri, köşe yazarları ve finansörleri?.. Kimi Amerika’da, kimi Almanya’da… Bize kaldı, simitçi, kahveci ve gazozcu… 15 Temmuz’u, ne biz ne de hüsrana uğrayanlar unuttu… ABD “Derin devleti”nin 15 Temmuz’dan bu yana çeşitli gerekçelerle sürdürdüğü dayatmalarının nedeni başka ne olabilirdi?.. Sözün özü; her ihtilal, muhtıra ve darbe girişiminin arkasında, bu ülkenin zenginliklerini sömürüp, halkı köleleştirmek isteyenlerin parmağı vardır!.. Gerisi hikayeden ibarettir!..