Nasıl da geçti yıllar… Hiç aklımıza gelir miydi bu yaşananlar?.. Hep kaybedince mi anlar, geçmişte sahip olduklarının kıymetini insan?.. Kimler geldi, kimler geçti… Sevinçlerin sayılı olduğu hayatlar, bizlere en büyük acılar karşısında dirençli olmayı öğretmişti… Metanetliydik!.. Ama böylesi bir durum akla, hayale mi gelirdi?.. Aylarca eve kapanmak ne demekti?.. İşlediğimiz suçun cezası, ev hapsi miydi?.. Bilim kurgu filmlerindeki gibi maskelerle dolaşmak, kısıtlı biçimde sokağa çıkmak ve güvenlik güçlerini görünce köşe bucak kaçmak!.. Hastaneler dolup taşacak ve her gün ölen onlarca insan toplu olarak mezarlara defnedilecek denilseydi; söyleyenin akli dengesini sorgulamaz mıydık?.. En sevdiklerini son yolculuğuna uğurlayamamak, hangi kitaba sığar?.. Öğrenci ve öğretmensiz okul olur mu?.. “Uzaktan eğitim” mi; “1 Nisan şakası” mı bu?.. Asgari ücret aldığı işini kaybeden işçi, dükkanı kapatılmak zorunda bırakılan esnaf, çoluk çocuğuna hasret kalan doktor ve sağlık çalışanları ile gecesini gündüzüne katan güvenlikçilerin yaşadıklarını; sözcükleri yan yana getirerek mevzuyu anlatmak öyle kolay mı?.. Bütün bunlar bir rüya olsaydı da bu acıları yaşamasaydık keşke… Psikolojik dengeler ayar tutmuyor artık!.. Yoksa, geçmişte çok sıradan gelen şeyleri özler miydik?.. Mesela, Cumhuriyet Meydanı’nda bankta oturup güvercinlere yem atmak ve gelip geçenleri seyretmek!.. Saathane Meydanı’nda canımızın çektiği gibi alışveriş yapmak!.. Doğu Park’ta çoluk çocuk pikniğin tadını çıkarmak!.. Ne sıradan şeylerdi geçmişte… Bu koronavirüs belası, zengin fakir de tanımıyor üstelik… Din, dil ve ırk fark etmiyor… Nasıl bir imtihan bu Allah’ım?.. Paranın geçmediği bir düzen sanki… Tıpkı, “Karun” gibi zengin olan Avrupalı bir iş insanının koronavirüsten öldükten sonra kızının söylediği sözler geliyor aklıma: “Babamın uçağı vardı. Yatları, son model otomobilleri vardı. Tatil beldelerinde villalar ve her birinde onlarca hizmetçi vardı. İsteseydim, bana yıldızları bile satın alabilirdi. Yani parayla satılan her şeyi alabilecek güçteydi babam. Yoğun bakımdayken, bedava nefesi almaya gücü yetmedi.” Hayat böyle işte!.. O yüzden yüreğimizde sevdiklerimize yer açalım ve mutlulukları paylaşarak, büyütelim!.. Bu kabus günlerinin panzehri, dayanışmadır!.. Ve buna, dünden daha çok bugünlerde ihtiyaç vardır!.. Bu zor günlerin geride kaldığı sağlıklı, mutlu ve huzurlu bayramlarda buluşmak dileğiyle…