Necdet Uzun Yazdı: Bu Kabusun Panzehri, Dayanışmadır!..
Nasıl da geçti
yıllar…
Hiç aklımıza
gelir miydi
bu yaşananlar?..
Hep kaybedince mi
anlar,
geçmişte
sahip olduklarının
kıymetini
insan?..
Kimler geldi,
kimler geçti…
Sevinçlerin sayılı old...
Nasıl da geçti
yıllar…
Hiç aklımıza
gelir miydi
bu yaşananlar?..
Hep kaybedince mi
anlar,
geçmişte
sahip olduklarının
kıymetini
insan?..
Kimler geldi,
kimler geçti…
Sevinçlerin sayılı olduğu hayatlar,
bizlere en büyük acılar
karşısında
dirençli olmayı öğretmişti…
Metanetliydik!..
Ama böylesi
bir durum
akla, hayale mi
gelirdi?..
Aylarca eve kapanmak
ne demekti?..
İşlediğimiz suçun
cezası, ev hapsi miydi?..
Bilim kurgu filmlerindeki gibi
maskelerle
dolaşmak, kısıtlı biçimde
sokağa çıkmak ve güvenlik güçlerini
görünce köşe bucak
kaçmak!..
Hastaneler
dolup taşacak
ve
her gün
ölen onlarca insan
toplu olarak
mezarlara defnedilecek
denilseydi;
söyleyenin akli dengesini
sorgulamaz mıydık?..
En sevdiklerini
son yolculuğuna uğurlayamamak,
hangi kitaba sığar?..
Öğrenci ve öğretmensiz
okul olur mu?..
“Uzaktan eğitim” mi;
“1 Nisan şakası” mı bu?..
Asgari ücret
aldığı
işini
kaybeden
işçi,
dükkanı
kapatılmak
zorunda bırakılan
esnaf,
çoluk çocuğuna
hasret kalan
doktor ve
sağlık çalışanları ile
gecesini gündüzüne katan
güvenlikçilerin
yaşadıklarını;
sözcükleri
yan yana getirerek
mevzuyu anlatmak
öyle kolay mı?..
Bütün bunlar
bir rüya olsaydı da
bu acıları
yaşamasaydık keşke…
Psikolojik dengeler
ayar tutmuyor artık!..
Yoksa, geçmişte
çok sıradan gelen
şeyleri özler miydik?..
Mesela, Cumhuriyet Meydanı’nda
bankta oturup güvercinlere yem atmak ve
gelip geçenleri
seyretmek!..
Saathane Meydanı’nda
canımızın çektiği
gibi alışveriş yapmak!..
Doğu Park’ta
çoluk çocuk
pikniğin tadını çıkarmak!..
Ne sıradan
şeylerdi
geçmişte…
Bu koronavirüs
belası,
zengin fakir de tanımıyor üstelik…
Din, dil ve ırk
fark etmiyor…
Nasıl bir imtihan
bu Allah’ım?..
Paranın geçmediği
bir düzen sanki…
Tıpkı, “Karun” gibi zengin olan
Avrupalı bir iş insanının
koronavirüsten öldükten
sonra kızının söylediği sözler
geliyor aklıma:
“Babamın uçağı vardı. Yatları, son model otomobilleri
vardı. Tatil beldelerinde
villalar ve her birinde onlarca hizmetçi vardı. İsteseydim, bana yıldızları bile satın alabilirdi.
Yani parayla satılan her şeyi alabilecek güçteydi babam.
Yoğun bakımdayken, bedava nefesi almaya gücü yetmedi.”
Hayat böyle işte!..
O yüzden yüreğimizde
sevdiklerimize yer açalım ve
mutlulukları paylaşarak,
büyütelim!..
Bu kabus günlerinin panzehri,
dayanışmadır!..
Ve buna,
dünden daha çok bugünlerde
ihtiyaç
vardır!..
Bu zor günlerin geride kaldığı
sağlıklı, mutlu ve
huzurlu
bayramlarda buluşmak
dileğiyle…