https://www.youtube.com/embed/lHCPXmgvIj8

Nereden başlasam
bilemiyorum...
Zenginlikler
içindeki
mütevazı
yaşantısını mı,
eğitimden
sağlığa, 
spordan
sanata;
neredeyse her alanda
verdiği büyük destekleri mi,
yatırımlarıyla
binlerce
kişiye açtığı
ekmek kapıları mı,
çaresiz kalan
yoksullara ve iş insanlarına
kimseler duymadan
uzattığı eli mi?..
Hangisini anlatsam,
hangisiden başlasam...
Ekim ayının ortalarıydı...
Henüz hastaneye yatmamıştı...
Telefonla aradığında,
"Gazeteyi okudun mu" diye sordu...
"Herhalde amca" dedim.
"Acaba yanlış bir şey mi
yaptık" 
diye düşünürken;
"Bir arkadaş,
beni köşe yazısında
çok övmüş, üzüldüm" 

dedi ve devam etti:
"O arkadaşa çok teşekkür ederim ama
böyle şeyleri sevmiyorum. Yardımı, kulun sevgisi için değil,
Allah'ın rızasını
kazanmak için yapan biriyim. Sen bunu biliyorsun"
...
Bilmez miyim?..
2001 yılıydı...
O zaman genel yayın yönetmenliğini yaptığım gazetenin
iç sayfalarından birinde
yardıma muhtaç bir kadının haberi vardı...
Telefonla arayıp, gönderdiği
parayı o muhtaç kadına teslim etmemi 
rica etti...
Niye benim vermemi istediğini biliyordum...
Kendi yakınından biri olsaydı,
hem kadın hem de kadının çevresi yardımın
kimden geldiğini anlayacaktı...
Sıkı sıkı da tembih etmişti:
"Sakın ola adımı verme"... 
Bir muhabir arkadaşı yanıma alıp,
kadına parayı teslim ettim. Ertesi gün de
gazetede haberi yaptık. Verdiği para miktarını belirttik ama
haberde yardım edeni,
"isminin saklı kalmasını isteyen bir hayırsever"
diye yazdık.
Ne kendisinin ne de evlatlarının
hayır işlerken,
görüntü verdiğine
tanık olduk...
Sevmiyordu, sevmiyorlardı...
O övgü yazan arkadaş,
gerçeği ifade etmişti ama
dedim ya 
fıtratı böyleydi...
O gün bayağı konuştuk...
Hal hatır sorduk.
"Dışarı çıkmıyorum amca" dediğimde,
"Hep öyle olmaz. Tedbirini alarak,
bazı ziyaretleri gerçekleştirmelisin"

diye tembihte bulunmuştu...
Cemal Amca,
tedbirini alıyordu ama
takdiri ilahi karşısında,
herkes gibi o da çaresizdi...
Çalışkandı, dikkatliydi ve sözünün eriydi...
İşyerine en erken gelenlerden biriydi...
Ve son yıllara kadar özel şoförü bile yoktu... 
Cimrilikten değil;
kendi işini kendi görmenin
dahası elden ayaktan düşmedik demenin
dik duruşuydu bu...
Bu özellikleriyle,
eskilerin dediği gibi
"Nevi şahsına münhasır" bir insandı...
Bu şehirde,
Cemal Yeşilyurt'a,
boşuna "Cemal Amca" denilmedi...
Yaptıklarıyla
"baba yarısı" demek olan
"Amca" sıfatını
hak eden biriydi
Cemal Yeşilyurt...
Biz de amcamızı kaybettik...
Aslında şöyle demek gerekir...
Cemal Amca'nın mekanı cennet,
bizlerin de başı sağolsun!..