Ahlak,
insani
değerlerin
temel
taşıdır...
Bir insan ahlaklı ise,
onda adalet de
merhamet de cömertlik de
saygı ve sevgi de vardır!..
Ahilik de bu felsefe üzerine
kurulmuş manevi bir teşkilattır...
Kardeşliğin, cömertliğin, yiğitliğin, fedakarlığın, doğruluğun, dürüstlüğün, kalitenin, üretimin, ahlakın, sanatın, aklın ve bilimin esas alındığı ahilik;
kısa yoldan köşeyi dönmek için
hileli mal satan, eksik tartan,
fırsatçı, karaborsacı ve
yalancıların
yükseldiği
kapitalist sistem içinde
yok edilmiştir...
Çünkü, ahilik olsaydı, bunlar olmazdı...
Üç kuruşluk kazanç için
tüyü bitmemiş yetim hakkına göz diken
adamların
işadamı kisvesi altında
toplumda yer edinmeleri,
maalesef ahlaksızlıklara
prim yaptırmıştır...
Herkes her şeyin farkında
ve kimin ne olduğunu biliyor aslında...
Tıpkı, Ali Günday adlı
okuyucumun
"Samsun'da fuarcılık büyürse" başlıklı yazıma
yaptığı yorumdaki gibi...
"Necdet Bey, iyi niyetle yazmış olduğunuz bu köşe yazısı için teşekkür ederim. Samsun'un potansiyeli yadsınamaz bir gerçek. Ancak, yazınıza ilave olarak(Ticaretle uğraşan biriyim) söylemek isterim ki, Samsun'da her şeyden önce ahlaklı tüccarlara ihtiyaç var"...
Bu satırları
okuduğumda,
6-7 yıl önce bizzat yaşadığım
bir olayı hatırladım...
Tanıdıklardan alışveriş yapmak
adetimdir. Evin temel ihtiyaçları
değil sadece, yiyecek, içecek ve
ne varsa...
Al peşin ver peşin!..
Bazen kredi kartına taksit yaptırmanın
dışında
çek-senetle işim olmamıştır!..
Bir gün
evin parkesini yaptırmak için
çok eski bir arkadaşa gittim. Kendisi işyerinde yoktu. Amcasının oğlu beni tanımıştı. "Metrekaresi 43 lira amaabim gelince bir indirim yapar" dedi.
Pazarlık bile etmedim. Yanımda da
iki arkadaşım vardı...
Evde işleri bitince arkadaşa
telefon edip, borcumu sordum...
"Verirsin sonra" dedi. "Hayır, ben borçlu kalmayı sevmem" deyince,
metrekare fiyatının 45 lira olduğunu söyledi. "Ne diyorsun, 43 lira dediler, sen 45'e çıkardın" dedim. Kem-küm etti,
kapattım telefonu. Hemen, gazetede çalışanlardan birine
kredi kartımı verdim, ödemeyi yaptım...
Onun bu sahtekarlığından kazancı
400 lira civarındaydı...
O günden sonra ne kapısından geçtim
ne de selam verdim...
Sevgili okuyucum Ali
Günday'ın yorumuyla
aklıma gelen bu olay;
küçük paralarla ucuz duruma düşenlere
"esnaf" ya da "tüccar" denilmesinin
gerçek manadaki esnaf ve tüccara
haksızlık olduğunu bir kere daha hatırlattı...
Toplumun her kesiminde
ahlakı geliştirmek;
bir anlamda
ahiliği
yaşatmaktır!..
Para kaybedilebilir
yeniden kazanılabilir de...
Ancak ahlak kaybolduğunda
onu yeniden bulmak mümkün değildir...
O yüzden ahlakı koruyup,
kaybetmemeye bakmak lazım!..