"Devri sabık"
deyimi,
2. Meşrutiyet'ten sonra
ilk dile getirildi ama
1950'li yıllarda CHP'nin ardından
demokratik seçimle
iktidara gelen
Demokrat Parti'nin
sözcülerinden
daha çok duyulmuştu...
Toplumdaki siyasi gerginliğin önüne geçmek
için "Devri sabık yaratmamak"
gerekirdi...
Önceki iktidarın
yanlışları
araştırılarak,
hesap sorulmayacaktı...
Bu ifadeyi,
başka
iktidar değişimlerinde de
duyduk...
Yani bu deyim,
rakip partilerin
iktidar değişimleri
sonrasında
kullanıldı hep...
"Devri sabık nereden çıktı?" demeyin!..
Bir nedeni var elbette...
Mustafa Demir, Samsun Büyükşehir Belediyesi'nde
başkanlık makamına oturduktan bir süre sonra,
geçmiş dönemlerle ilgili incelemeler yaptırırken;
bazı çalışanları ve
müteahhitleri hedefine almıştı...
Herkes şunu sormadan edemedi...
Ama asıl hedef
geçmiş dönemin
başkanları mıydı?..
Siyaset tarihinde,
adeta bir ilk yaşanıyordu...
Aynı partili bir başkan,
kendi partisinden
seçilmiş eski başkanların
dönemini
araştırarak,
"Devri sabık" ifadesine
yeni bir anlam mı
yüklüyordu?..
Keşke açıkça bu olsa!..
Kim çaldıysa, çarptıysa
hesap vermeliydi!..
Sakıncası var mıydı?..
Yok elbette. Ama,
hiçbir belge ve bulgu
yokken;
hırsa kapılıp,
bu tür tezviratlara
neden olabilecek
davranışlarda
bulunmak doğru değildi...
Herkesin içinde uluorta
söylenen
ağır ifadeler,
muhataplarının
kulağına gitmedi mi sanki?..
Ne gereği vardı?..
Ortaya "laf" değil
"belge" koymak gerekmez miydi?..
Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kim yemişse;
onu yargıya teslim etmek,
bir insanlık görevi değil miydi?..
Ama yargı, kanıt istiyor...
Tıpkı; teknik takip yapılıp,
işyeri ve evinde
milyonlarca lira para ile
ziynet eşyası
bulunduktan sonra
tutuklanan daire başkanında olduğu gibi...
Söylentilerle
bir memuru tutuklamak, kolay mı öyle?..
İftira, dinen de
büyük günahlardandır
ve gün gelir
"bumerang" gibi
sahibini bulur!..
Belge ve bilgi olmadan
insanlara
suç yüklemek yerine,
kurumun
imkan ve kabiliyetlerini
kullanarak;
yanlışları ortaya çıkarmak,
en doğru olan
davranıştır...
Mali Hizmetler Daire Başkanı
Bahattin K.'nın
rüşvet iddiasıyla tutuklanmasının ardından
ortalık iyice karışmışken,
durumdan vazife çıkarmak isteyenlere
fırsat doğmuştur...
Kimileri
işin ucunun
Mustafa Demir'e
dokunacağı refleksiyle
geçmişle ilgili tezviratlarda bulunuyor,
kimileri de
Demir düşmanlığıyla
senaryolar yazıyor...
Samsun, adeta "sis bulvarı"na
girmiş durumda,
göz gözü görmüyor...
Her kafadan bir ses çıkarken,
esas ses çıkarması gerekenler,
susmuş bekliyor...
Bazıları bu olay
ve sonrasındaki gelişmeleri
hafife alıyor ama
bunun zararını
kişilerden
çok Samsun görecektir!..
Derdi Samsun olmayanlar
açısından sorun yok ama
ömrünü bu şehre
vakfedenler
için sıkıntı çoktur!..
O yüzden derim ki;
elde belge ve bilgi olmadan
kişisel hırslarla
insanlar
hakkında
yalan ve iftiralarla
suçlamalarda bulunmak,
geçmişte ve bugün bu şehre
hizmet etmişlere
büyük haksızlıktır!..
Eveleyip gevelemeye de gerek yoktur!..
Kim ne suç
işlemişse
yargı oradadır...
Haysiyetli insan;
en az kendisininki kadar
bir başkasının da haysiyetini düşünür!..
Mazlum ahı almak,
iyi değildir!..
Bilmem anlatabildim mi?..
Necdet UZUN