Necdet Uzun Yazdı: Ah Bu Para!..
“Altın var” diye ağaçları kestik, “enerji” için Türkiye’nin en önemli ovasının
ortasına biyo kütle santrali diktik, asit içeren atıkları derelere bıraktık ve rant
için sahilleri bitirdik… Ve şimdi de Marmara Deniz’i can çekişiyor… Tesisi
olmayan işletmelerin atıkları, sahili dolduran çöpler, akan kanalizasyonlar,
gemilerden bırakılanlar ve çarpık kentleşmenin sonucu buydu… Geçmişten
bu yana ne değişti de kirlilik bu kadar arttı?.. Para yüzünden elbette… Adı,
kimine göre “deniz patlıcanı” kimine göre de “deniz hıyarı”… “Denizin
çöpçüsü” diye bilinen bir deniz hıyarı, deniz tabanını santim santim tarayarak,
yılda 150 ton kumu temizliyor… Yani ekolojik dengeyi güçlendiriyor… Tabii ki,
deniz hıyarının önemli bir özelliği de afrodizyak etkisinin bulunmasıdır… Bilim
insanları deniz hıyarının avlanmasına çok karşı çıktı ama olmadı… Kilosu 150
dolara kadar alıcısı olan deniz hıyarı, aynı zamanda Yunanistan başta olmak
üzere birçok ülkeye de ihraç ediliyordu… Çünkü, Yunanistan’da avlanması
yasaktı!.. Altın için ormanların, enerji için ovaların, atık tesisi kurmamak için
derelerin ve rant için sahillerin canına okuyan bizler, maalesef aynı nedenle
Marmara Denizi’ni bitirdik!.. Şimdi o ekolojik dengenin bozulması karşısında
herkes kara kara düşünüyor… Ne mi ekolojik denge?.. O zaman yazarını
bilmediğim şiirsel anlatımlı öyküyü okuyalım: “Köy yerinde ikindi vakti. Çıt yok.
Herkes susmuş, sessizlik konuşuyor. Zaman durdu sanki. Birden bir
damlama sesi. “Şıp…Şıp!..” Alt mahalledeki çeşmenin musluğu bu. Tamir
edilmeli O arada yan arsaya bir karga kondu. Tedirgin ama ürkek değil.
“Gakk!” Biraz etrafı kolaçan etti. Sağa sola baktı, yere pisledi. Sonra
kanatlandı, gitti. Gece bir domuz girdi o arsaya. Karganın pislediği yeri
eşeledi. Domuz eşeledikçe toprağın üstündekiler alta indi. Aylar sonra
bir fidan bitti orada. Karganın pislediği yerde. Yavaş yavaş büyüdü. Dal
oldu, yaprak oldu. Ve bir ağaç oldu. İncir ağacı. Önce karıncalar sardı
ağacı. Sonra sinekler, sonra börtü böcekler. En son da kuşlar. Böcekler
ağacın filizlerini, meyvelerini yedi, kuşlar böcekleri. Alakargalar da incirleri.
Hayvanlar alemi o ağacın çevresinde bir dünya kurmuşlardı kendilerine.
Karganın pisliğiyle harcı karılan, domuzun eşelemesiyle temeli atılan bir
dünya. O yan arsada yaşam böyle süregiderken, bir insan çıktı ortaya.
Arsayı satın almış. Önce duvarlarla çevirdi dört tarafını. Üstünü tel
örgülerle sardı. Böylece domuzlar gelmez oldu. Sonra börtü böcekten
şikayet etti. Etrafı zehire boğdu. Karıncalar, sinekler, böcekler bir bir öldü.
Ardından onları yiyen kuşlar. Sadece bir ağaç kaldı ayakta. Hayvan
mezarlığında bir incir ağacı. Tek başına. En son onu da kesti adam.
Oradaki hayatı bitirdi. Bir çuval inciri b.k etti!”